2 Nisan 2017 Pazar

Taştan

 Sigarayı söndüren ben değilim; yazan kişi ben değilim, bazı şiirleri okuyup, ağlayan ben değilim. Hayallerinde beslediği bir sevgiliyi düşünüp, mutlu olan da ben değilim. Ben çoğu kez ürettiğim şeye, yazılana benzerim. Dolayısıyla kırık yansımamı bulurum, beni bulamam ama beni bilirim. Konuştuğunuz kişi ben değilim; ben hiçbir şeyim, dilediğimi sandığınız özürler için, özür dilerim.
“özürsüz devamsızlığım var bu dünyaya özür dilerim”
 Büyük harfle başlamayı istemezdim cümlelere, zoraki gösterdiğim saygı haram olsun sizlere. İyiliğim batsın, anlayın diye virgül kullanıyorum her seferinde. Size harcadığım noktalarımı geri verin, boşa kullanmışım başınız şişmesin diye. Kendime kalmadı, Arveles yetmiyor, geri verin!
“yüzümdeki ergenlere damarlarımdaki hurdaya
imha ve bombaya otopsi raporlarına
boynumdan çıkmayan hızmana
her güne yeni bir kamuflaja
kaosa döviz kurlarına müzmin yaralara
üşüyen coğrafyalara aç bırakılanlara
demokrasi götürülen insanlara
tütün vergilerine bandrollere alamadığım tüm kitaplara
görsel efektlerinize bayılamadım özür dilerim”
 Dayanamıyordum, bende ayaklarımdan astım tavana kendimi intihar etmek için. Şikayetimi dile getirip öyle terk etmek istiyordum diyarı ki son şansımı kullanayım. Kuran'ın son sayfalarında yazıyor olmalıydı müşteri hizmetlerinin numarası. Baş aşağıyken de kalbimin üstündeydi kutsal kitap, fakat okuması zor oluyordu gözlerimdeyken kan. Buldum, çevirdim Iphone'umdan numarayı. Açtı güzel sesli bir operatör. “Nasıl yardımcı olabilirim?” dedi nazik melek, bağırdım; “Yetkili birine bağlayın beni!”, serzenişime karşılık hoşgörüyle, “Tabii efendim, fakat biraz bekleteceğim sizi, hatlar yoğun, kusura bakmayın.” dedi. Gülümseyişini duyabiliyordum nazik meleğin. Bekletirlerken beni, Ave Maria çalıyordu hattan.
“EŞHEDÜ ellerimdeki telaşa-EŞHEDÜ çokuluslu çok tanrıcı çokdünyaya-EŞHEDÜ polifonik konuşmalarınıza dekolte beyinlerinize-EŞHEDÜ iğne düşmeyen statlarınıza”
 Kesildi müzik, ses vericiden soğukluk esiyordu kulağıma. Buz kesilmişti Iphone. Kustum.
 ’‘unutulmuş bir kütüphanedeki kitabın arasındaki takvim yaprağıyım özür dilerim/ suflör kutusu olduğum için/ rahatsız ettiğim için/ nemesise inandığım için/ repliklerinize gülmediğim için/ anlamadığım için skeçlerinizi/ rimellerinize inanmadığım için/ inandığım için ayaklarınıza/ siyaset yerlerinize tükürmediğim için/ kalan bakiye sıfır için/ kısaltarak sizi sevmediğim için/ hep suçüstü olduğum için/ suskunluğunuzu vahiy gibi dinlediğim için/ duvarda unuttuğum raptiyeler için/ taşındığımda yanıma almadığım tüm askılar için/ karalayarak çöpe attığım tüm kağıtlar için/ yaktığım tüm mumlar için/ filmlerde ölen tüm kahramanlar için/ ali şeriati ve humeyni ve aliya ve dostoyevski ve ahmet kaya için/ yakılan köyler için/ konuşulmayan diller için/ her maçta onlarca gol yiyen takımlar için/ konuşamadığım güzeller için/ kolay gelsin demediğim çöpçüler için/ bakıcılara verilen çocuklar için/ diaspora için/ dingolik islamsızlar vampir teslisçiler maymun duvarcılar için/ cep telefonları için/ bilgisayarlar için/ öptüğüm kızlar için/ geçmiş şimdi ve gelecek için/ yaşamayı bilmediğim için/ özür dilerim’’
 Boğuluyordum, ölmeden son şikayetlerimi dile getirmeliydim.
 ’'TaştandıkalbinizTaştandıkalbinizTaştandıkalbinizTaştan’’
 Gözlerim kararırken telefon elimden düştü, ellerim de yere düştü. Telefondan gelen cevap ise sadece, “Dıt-dıt-dıııt” sesleriydi, fakat iletilmişti isyanım. Kafamdan geçen son soru ise benim nereye iletileceğimdi…
-üçnoktalarımdaharamolsunsize-
“iyi adamların yaşamaya hakkı yokmuş geç öğrendim”

25 Şubat 2017 Cumartesi

İtiraf Sonrası

Tonlarca hafiflik, çok ağır.
Onunla yaşamak, düşünmek bu nedensiz rasyonaliteyi.
Hatıralar bile unutulurken zamanla, rüyalaşırken her şey bir anda. Ne önemi var?
Bütün bunlar süregelirken beynimde, zorunlu vazifeler sebep oluyorken hayallere...
Öyle de yaşar, daha sonra taşar.
Fiziğe dökülürse bu anlatımım,
Ya intihara yatkınlığım,
Ya beynine bir bıçak saplarım.
Veyahut selamlarım yok olanı, yarattığımı.
Yön verirlerse hayatıma, dayanamaz
Kalbini parçalarım.

Mesele ticaret,
İblis pazarcı.
Ölüm yakın,
Cuma kara!
Akıbetin ise fakirlik.

11 Şubat 2017 Cumartesi

İnsanlar gelip gidiyor hüzünlü ayrılıklar soğuğunda
Mutlular ama?
Azınlık var mutsuz olan.
Varolmanın mutsuzluluğunda azınlık olan.
Acı çekiyor yaşayan,
Yaşadığı için çekiyor acıyı, anlıyorum.
Yaşamazsa çekemez türlü türlü acı.
Dikkat et!
Tümsek var, düşünürüm ben insanı.
Hüzünlü bekleyiş son buluyor.
Sanıyor...
Birini seviyor, seviyor!
Sanıyor...
...
Hayır, bu neşeli bir şiir değil.
Hareketli bir şarkı yapma...
Zaten kafiyeleri de uyumlu değil.
...
Sandığını fark ediyor acı çeken.
Hüzünlü bekleyiş, hüznü bekleten?
Tedaviyi insanlarda arama, mavi yıldırımlar
Gözlerine inen...
Başlıyor bayılmalar, unutmalar.
Meteor gibi düşüyor çürümüş beynine.
Aptal, aptal, aptal!
Çeşitli ayılmalar.
...
''Ne yapmalıyım?'' dedi,
''Şeyhim, şeyhim, şeyhim!''
''Dur'' dedim,
''Daha şeyh ünvanına erişemedim...''
...
Yardım edemem sana.
Tutmam elimden, bırakırım seni.
Ben hayrını bilmem.
Hayırı bilirim, yolculuk bilirim.
''Git'' derim, ''git, gelme bir daha...''
Hem zaten,
Şiir yazamam ki ben.
...
Rüyalarına ulaşabilmen için,
Uyuman gerekiyor.
...
Uykusuz ve yorgun bir zihin,
Rahatlıkla düşlerin alemine -eksik kelimeler gösteriyor sarhoş zihni, ay ışığının rengi-
Dedim ya sana, ''Beynimin içinde dikenli bir demir, sanki durmadan -dönüyor-''
Yıldırımlar daha fenaymış.
Bilemedim.
Şoklanırken o çürümüş beynin...
Hiç ismimi geçirdin mi?
...
Çöplerinin layığıyım.
...
Düşlerin efendisi ben sanıyordum.
Ne kadar çok yanılıyorum.
Söyler misin efendine,
Bana şiir yazacak yeni bir mekan ayarlasın?
Sigara dumanları, sarhoş herifler...
Dans edebilir mi melankolik ritimlerde?
...
Söylemek istediklerim var.
Yüzüne bakarken söyleyemem.
Anlatacaklarım huzursuz edebilir seni.
Tepeden tırnağa uyumsuz ve huzursuz.
...
Ölüm arzusu, hayata tutunmalar.
İnancın ve örtünün sarılması.
Yerini bulması, kaybetmesi güzel bir saçı.
Çare bu mu?
Hayata tutunmak nedir?
Bataklığa gömülmüşken, ellerim havada.
Bir dal, bir çırpı ya da çalı arayışı
Mayını tutmak?
Büyük patlama ve çamur havuzundan
Kurtuluş.
Fakat ellerin yok.
Nasıl tutunmalı hayata?
...
Sevimsiz bir ölü olmak, hayalin
Yanılsaması belki de, aynadaki
Saçları yonulmuş, sevimsiz bir ölü.
Düşleyen ölü.
...
Ölümsüzlüğü bulmuş insan ve
Oğlu da buna isyan ederek
Etmiş birçok kez intihar, boşa
Bu bir imtihan
Fakat ne için sevgili Allah'ım?
-Sen bilmez, ben bilir. Zamanı yaratan ben bilir.
E keyfin bilir.
...
İsyan havuzunda boğulup cehenneme kavuşmak. Huzuru bulduğunu sanıp, huzursuzluğa batmak. Tekrar boğulup, tekrar boğulup, tekrar boğulup...
...
Hiçbir çözümün olmayışı...
Çaresizliği hissettiremiyorsam
Nasıl şair olabilirim?
Sorun bu değil.
Elbet bok çukuruna düştüğünde
Bana rastlayacaksın.
Gözlerimdeki pisliği temizler misin?
Mümkünse...
Bir de öper misin?
...
Senden isteyeceğim çok şey var.
...
Bir öpücük, bir çok şeye kâdir.
Bir öpücük, umudu getiriş
Devamında oluş ve hareket.
...
Gerçekten mi? Sadece bir öpücük mü?
...
Biranın ardından zemzem içmek.
Sana ancak umutsuzluk aşılayabilirim.
Kendimi kurtaramadan, sana nasıl dokunabilirim?
...
Oysa bir çare, bir çıkış yolu bulsam
Tıpkı kelimeleri sığdıramadığında sayfanın daha da soluna gitmek gibi...
Sığmayan cümleler benim suçum değil,
Defterin suçu!
...
Hüzünlü bekleyiş son buluyor.
Evet, evet!
...
''Sırtındaki haç'' derken bunu kastediyor olmalı Fernando. Gereksiz olduğunu bile bile, umutla bir öpücük beklemek... Fakat asla düşlediğinin olmaması.
...
Kendime fiziki olarak yeni bir sığınak bulmanın huzuru var içimde. Huzurun içinde huzursuzluğu yaratmakta üstüme tanımam. Belki de... Evet, tanırım. Ahmaklar ordusu zihnimde.
Huzur veren müzikler olmasına rağmen sığınağımda, ben yine de düşlerimde bir orkestra yaratır, onları dinlerim. İstediğimi yapmayacaksam, nasıl özgür olabilirim? Özgür olmayacaksam, bu ne biçim bir sığınak?
...
Yaşayan bir ölüyüm
Düşünemeyen bir zihne aşık olmam da
Bunu kanıtlar nitelikte.
Atmayan bir kalbe gönül vermek.
Platoniğin kralıyım.
Güçsüzüm,
Çözümsüz...
Varolmanın eşiğinde
ve
Ölümle burun buruna.
Bir fahişeyle öpüşmek,
Ama sadece öpüşmek...
Böyle, salya sümük.
Ağlarcasına öpüşmek...
Zinaya girer mi Allah'ım?
''Girer'' dedi hayatımın merkezine
Taht Kur'an.